|
Gilbert Garcin, kisaca ‘Bay G.’, ilginç biri. Isleri üzerine konusmayi pek
sevmedigi gibi, röportaj vermeye de yanasmiyor ki bizim teklifimizi de
nazikçe reddetti. Bir düzine sorumuza karsilik kendisinden söyle bir yanit
geldi: “Bilmiyorum...” Biz de onun yerine, yabanci basina verdigi çesitli
röportajlardan yola çikarak, Bay G.’yi Türkiyeli sanat izleyicine daha
yakindan tanitmaya koyulduk... Çünkü onun hikâyesi, aslinda ibretlik bir
cesaret ve tutku öyküsü...
Gilbert Garcin hayatinin büyük bir kismini Fransa’nin Marsilya
sehrindeki lamba fabrikasini yöneterek geçirdi. Ama 65 yasindayken Arles’da
katildigi Pascal Dolemiux yönetimindeki bir haftalik fotograf atölyesini
takiben fotografçi olmaya karar verdi. Iste senelerini verdigi lamba
fabrikasinin kapisina zinciri böyle vurdu. Hayatinin geri kalanini fotograf
çekerek geçirmeye karar verdi. Simdi, 83 yasinda. Yani, üzerinden tam 18
sene geçti. Islerini halen ayni sevk ve tutkuyla üretmeye devam ediyor. Bir
röportajinda fotograflarinda yer verdigi kurgu karakterin, ki Gilbert
Garcin’in ta kendisidir, elinde saatler tutmasi, labirent yahut
çemberlerden mütesekkil ütopik mekânlarda adeta kendini arar gibi
gösterilmesinden yola çikilarak kendisine zaman ile kurdugu iliski
sorulmus. Garcin söyle yanitliyor: “Tam bir istirap... Zaman parmaklarinin
arasindan akip gider. Fotografa basladigimda 65 yasindaydim. Bazen
dostlarim ve ailem çok aceleci oldugumu düsünür. Ama seçenegim yok: Bir 50
yil daha yasamayacagim.”
‘MR. EVERYONE’ BAY G.’NIN TA KENDISI
Garcin, teknigini gelistirmekte Pascal Dolemiux’un büyük etkisi oldugunu
anlatiyor. Söyledigine göre, fotomontajla çalisma fikrini ondan almis. Bu
teknikle neler yapabilecegini ondan ögrenmis. Daha çok atik maddeleri
farkli objelere dönüstürdügü fotograflar üreten Dolemiux, sanatçiya da ayni
seyi yapabilecegi, araya katacagi bir kurgusal karakterle farkli bir dünya
yaratabilecegi tavsiyesinde bulunmus. Bay G. de kulak vermis sanatçinin
sözlerine. Mizah yüklü ve sürreale yakin siyah beyaz fotograflarinda
gerçeklikle kurgu arasinda ince bir çizgi var. Kurguladigi sahnelerde kum,
tas, çamur ve ip gibi gerçek objeler kullanarak gerçek gölgeler
olusturuyor. Objelerin ölçekleriyle oynayarak, gerçekligin yerini alan göz
yanilsamalari yaratiyor.
Kurguladigi sahnelerde basrolü üstlenen karaktere ise su adi veriyor:
‘Mr Everyone’. Yani sizin gibi,
bizim gibi, herkes gibi biri... Gilbert Garcin’e ‘Mr. Everyone’ kimdir diye
sordugumuzda bize “Mr. Everyone, Mr Everyone’dir, belki de Mr Anybody
olabilir” yanitini vermisti.
Bay G.’nin oldukça ilginç bir
çalisma sekli var. Fransa’daki bir sahil kasabasi olan La Ciotat’taki
evinin küçük bir odasini atölyeye çevirmis. Burada geçirdigi zamanlari
söyle anlatiyor: “Önce görmek istedigim fotografin çizimini yapiyorum.
Sonra evin terasina çikip kendi kendime pozlar veriyorum. Komsularim ben bunu yaparken çok
egleniyor. 24x36 boyutlarinda bir fotograf çekiyor ve 15 cm uzunlugundaki
kendi görüntümü fotograftan kesip ayiriyorum. Evin hemen yakinindaki
sahilden kumlari tasiyor, atölyemdeki masanin üzerine yayiyorum. Sonra
bulutlar ve ip gibi diger nesnelerle sanki bir film sahnesi kurguluyor,
kendimi de sahnenin içine yerlestiriyorum. Geriye bir tek fotografini
çekmek kaliyor.”
Jacques Tati, Charlie
Chaplin, Woody Allen ve Andy Warhol gibi islerinde kendilerini kullanan
nice sanatçiya çokça sorulmus olmalidir ki, Bay G. de ayni soruyla çok
karsilasmis: “Bu yaptiginiz narsistik bir sey degil mi?” O ise söyle
yanitliyor: “Otobiyografileri veya kisisel günlüklerini yayimlayan
insanlara bakin. Onlar kendilerini benden çok daha fazla teshir ediyor. Ya da politikacilar! Bir ara islerim
bir kasabada sergileniyordu. O sirada büyük bir seçim kampanyasi vardi. Her
yerde posterler, afisler falan... Kasabanin belediye baskani yanima gelip
söyle sordu: ‘Fotograflarinin herkes tarafindan görünmesi seni rahatsiz
etmiyor mu?’ Söyle cevapladim: “Her yerde fotograflarinin olmasi seni
rahatsiz ediyor mu?”
TOY BIR DELIKANLI OLSAYDIM
VAZGEÇERDIM
Özgün teknigi olusturduktan sonra, ilk adimi islerinin düzinelerce
fotokopisini çekip Fransa ve yurtdisindaki galeri, müze ve fotograf
festivallerine yollamak olmus. Ilk geri dönüsler agirlikli olarak
olumsuzmus. Hatta bir müzenin direktörü ona söyle demis: “Bayim, fotograf
çekmeye karar verdiginizde, beni görmek için tekrar gelin.” Bunun gibi
seyler... Bay G. diyor ki “Eger 18 yasinda toy bir delikanli olsaydim, her
seyi orada birakabilirdim. Ama insan 65’inde olunca, kendine pes etme hakki
tanimiyor.” Yani, sanat piyasasinda yer edinmesi öyle pek de kolay olmamis.
Bir de bugüne bakalim...
Gilbert Garcin’in 18 yila
ulasan ve hâlâ devam eden kariyeri boyunca çalismalari Fransa, Isviçre,
Hollanda, Almanya, Kanada, Ispanya, Rusya, Polonya, Ingiltere, Belçika,
Küba, Brezilya, Amerika ve Slovakya da dahil olmak üzere çesitli sergilerde
yer aldi. Kisisel sergilerinden bazilari; Londra’daki Hoopers Galeri,
Paris’de Filles du Calvaire, Brezilya San Paulo’da Museu Brasileiro da
Escultura ve Australya Fotograf Merkezi’nde oldu. Garcin’in eserleri ulusal
ve uluslararasi birçok özel ve genel koleksiyonda da yer aliyor.
“Mr. Everyone’in Dünyasi” (Lara Fresko)
Gilbert Garcin’in “Bay G” adli sergisinin kurgusu bireyden yola çikarak
insanligin
hikayelerini anlatiyor.
1929 dogumlu Gilbert Garcin fotografla
calismaya 65 yasinda basladi. O zamana kadar kendi kurdugu ampul
fabrikasinin yoneticiligini yapan Garcin, emekli olduktan sonra kazandigi
bir yarismanin sonucunda Pascal Dolemieux’nun yaninda atölye calismalarina
katildi. Bugün 83 yasindaki sanatçi son 18 yilda kayda deger üretimler
yaparak sanat kariyerinde önemli bir yere geldi. Garcin’in, Istanbul’daki
sergisinde de
gorebilecegimiz gibi fotograflari stil ve içerikleri itibariyle sürrealist
resimleri ve Escher’nin çizimlerini andiriyor. Sergideki siyah beyaz
fotograflarda beliren erkek karakter, sanatçinin kendi figürü; minyatür
film seti gibi görünen kurgularsa küçük atölyesinde, plajdan tasinmis
kumlarin üstünde kurulmus dünyalar. Bir fotograftan kestigi kendi figürünü
kum üzerinde olusturdugu minyatür dünyalara yerlestirerek yarattigi
kompozisyonlarda iki boyut ile üç boyut birbirine geçiyor; bir yandan
objelerin gölgeleri üç boyut yanilsamasi yaratirken diger yandan figürün
duzlugu göze çarpiyor.
Garcin kurgularinda basit sorulardan yola çikiyor. Hikayeleri mitolojiden,
deneyimden, dusuncelerden ve modern sanatin estetiginden besleniyor. Garcin
kurdugu minyatür setlerde saatler, kutular ve iplikler gibi gündelik
esyalarin yani sira kagit, hamur, kaya, kum, bugday gibi dogal malzemeler
de kullaniyor. Kareler, çizgiler, labirentler ve baska geometrik
kompozisyonlardan olusturdugu düzenek içerisinde zamani ve mekani bölüyor ve
çerçeveliyor. Garcin’in, sergide de fark edebilecegimiz gibi, eserlerinde
zamanin varligi siklikla karsimiza çikan saatlerden ibaret degil. Sonsuz
döngülerde ya da paralel seritler halinde dizilmis ipliklerle yaratilmis
zamansiz sahneler de ciddi bir zaman kaygisi tasiyor. En önemlisi,
sanatçinin yeni fotograflar ürettikçe yaslanmiyor olmasi. Bütün eserlerinde
kendi figürünü kullanan bir sanatçidan bahsederken otoportre geleneginden
bahsetmemek olmaz. Garcin’in pratigi bu açidan Cindy Sherman’inkini andirsa
da onun gibi kiliktan kiliga girmiyor, tam tersine hep ayni trençkotu
giyiyor. Yüzünü ölçüde belki kendi içinde bile yeteri kadar rol
degistirmiyor Garcin. Belki bu yüzden sergide de goreceginiz figürüne Mr.
Everyone adini vermis.
Esine hediye
Garcin’in sergideki fotograflarinda karsimiza çikan figür aslinda ne
Garcin’in kendisi,
ne bir erkek, ne bir kadin, ne de herhangi baska bir kimligin temsilcisi.
Bu da,
bir bakima, fotograflarin ilgilendigi soru ve sorunlarin temelde çok basit
mitolojilere
dayanmasinin tutarli bir tamamlayicisi. Garcin’in fotograflari tekil
deneyimlerden yola çiksa da çok daha evrensel bir insan deneyimini yansitma
iddiasinda. Kendini, kendinden baska bir karakter olarak eserlerinde
kullanmasi itibariyle Charlie Chaplin ve Woody Allen’a da benzetiliyor. Son
yillarda kendi figürünün yanina esini de ekledigi eserler üretiyor. Bu
eserlerden örnekler de yer aliyor Elipsis’teki sergide.
Esine bir hediye yapmak üzere basladigi seride iletisimsizlik, beraber
yasamanin ve deneyimlemenin zorluklari gibi durumlari ele aliyor. Bu
seriden yola çikarak olusturmayi planladigi ama henüz gerceklestiremedigi
kitap projesi hakkinda ise soyle diyor: “Hikayelere ikinci bir karakter
eklemenin ne kadar zor olacagini tahmin edemedim. Esim ya çok pasif bir karakter
olarak kaliyor ya da sadece bir izleyici olabiliyor ve bu sekilde fotografa
çok bir sey katmiyor. Etkin bir durumda oldugundaysa fotograflar bir
karikatür ya da foto- roman gibi anektodal oluyor.”
|